B _A _T _I _T _R _A _K _Y_A  
 
  Hz. HARÛN (a.s) 05.11.2024 04:08 (UTC)
   
 
Hz. HARÛN (a.s) Hz. Harûn (a.s), İsrailoğulları peygamberlerinden, Hz. Musa (a.s)'ın kardeşi. Hz. Yusuf'un vefatından sonra Mısır'da yaşayan İsrailoğulları ve diğer insanlar, bir müddet onun gösterdiği yoldan yürüdüler; ancak daha sonra hakikati unuttular. Bu arada Mısır'ın idaresi Kıbtîlerin eline geçti. Kıbtîler ise yıldızlara ve putlara tapıyorlardı. Kıbtîler, İsrailoğullarını hor görmeye başladılar. Onları ağır, zor işlerde kullandılar. İsrailoğulları çok kalabalık bir topluluk olup Hz. Yakub'un oğullarına nisbetle on iki kola ayrılıyordu. Onlar Kıbtîlerin zulmünden kurtulmak istiyorlardı. Dedelerinin ülkesi olan Kenan bölgesine gitmek için izin istemelerine rağmen onlara izin verilmemekteydi. Her dönemde olduğu gibi, o dönemin Firavun'u da zulmü temsil ediyor ve insanları eziyet altında inletiyordu. İsrailoğullarının çoğalması Kıbtîleri ve onların hükümdarı Firavun'u endişelendiriyordu. Onlar, İsrailoğullarının isyan ederek kendilerine zarar vermesinden korkuyorlardı. Firavun, bir gün kahinlerini yanına topladı. Gelecekle ilgili onlardan bilgi istedi. Kahinlerden birisi Firavun'a İsrailoğullarından bir çocuğun doğacağını ve saltanatına zarar vereceğini bildirdi. Firavun, bunu duyar duymaz korktu ve tedbirler almaya başladı. Bunun için de İsrailoğullarının doğacak erkek çocuklarının tamamının öldürülmesini emretti. Hz. Musa, bu dönemde doğdu ve öldürülmesin diye bir sandığın içine bırakılarak nehre atıldı. Firavun'un sarayında büyüdü. Allah diledi ve Musa'yı Firavun'un kucağında büyüttü. Harun Peygamber, Hz. Musa'nın büyüğüdür, İsrailoğullarının erkek çocuklarının öldürülmeye başlanıldığı dönemden önce dünyaya gelmiştir. Hz. Harun (a.s.); Musa (a.s.)'dan daha uzun boylu, daha etli, daha beyaz tenli, daha geniş sırtlı olup açık ve düzgün dilli, yumuşak huylu idi. Alnında da bir ben vardı (Hakim, el-Müstedrek, II, 577). Harun peygamberle ilgili Kur'an-ı Kerîm'de pek fazla bilgi yoktur. Bir ayette Hz. Musa ile birlikte zikredilmektedir. Medyen'den dönerken Hz. Musa'ya Peygamberlik verildi. Peygamberlikle şereflendi. Yüce Allah Hz. Musa'ya emretti: "Firavun'a git, çünkü o azdı" (Taha, 20/24). Musa Peygamber "Rabbim, beni yalanlamalarından korkuyorum" (eş-Şuara, 26/ 12), "Kalbim sıkılır, dilim açılmaz olur. Onun için Harun'a da Peygamberlik ver" (eş-Şuara, 26/13). "Bir de onların aleyhimde de bir kısas davaları var, bu sebeple beni öldürmelerinden korkarım" (eş-Şuara, 26/14), "Bana ailemden bir vezir ver. Biraderim Harun'u. Onunla arkamı kuvvettendir. Onu içimde ortak kıl. Ta ki seni çok çok tesbih edelim ve seni çok çok zikredelim. Şüphesiz sen bizi hakkıyla görensin" (Taha, 20/29-35) dedi. Cenab-ı Allah, Musa'nın bu duasını kabul etti. "Ey Musa! İstediğin sana verildi" (Taha, 20/36) buyuruldu. Böylece Harun'a da peygamberlik verildi. "Firavun'a gidin, biz alemlerin Rabbinin Peygamberleriyiz, bizimle beraber İsrailoğullarını gönder" deyin" (eş-Şuara, 26/16-17) buyuruldu. Hz. Musa ve Harun (a.s.) "Ey Rabbim! Doğrusu biz Firavun'un, bize karşı aşırı gitmesinden, yahud taşkınlığını artırmasından endişe ediyoruz" diye Allahu Teala'ya dua ettiler. Yüce Allah: "Korkmayınız! Çünkü ben sizinle beraberim. Ben (her şeyi) işitirim, görürüm! Hemen gidiniz ve ona şöyle deyiniz. "Biz Rabbinin iki elçisiyiz, artık İsrailoğullarını bizimle gönder. Onlara işkence etme! Biz sana Rabbinden, hakiki bir ayet getirdik selam (ve selamet) doğruya tabi olanlaradır. Bize, şu hakikat vahy olundu ki: hiç şüphesiz azab yalanlayanların ve yüz çevirenlerin üzerinedir" (Taha, 20/45, 48) buyurdu. Bunun üzerine, Hz. Musa ve Harun geceleyin Firavun'un yanına gittiler. Kapıyı çaldılar. Firavun kapının açılmasından dehşete düştü. Hz. Musa ve Harun, Firavun'a kendilerinin Rabbülalemin olan Allah'ın elçileri olduklarını, kendisini dine davet etmek için geldiklerini söylediler. Firavun "Ben sizin en yüce Rabbinizim " (en-Naziat, 79/24) diyerek onları reddetti. Hz. Musa'ya vahyedildi, "Kullarımla geceleyin yola çık. Onlara denizde kuru bir yol aç. Size yetişmelerinden korkma" (Taha, 20/77) buyuruldu. Bu iki peygamber İsrailoğullarını geceleyin yola çıkardılar. Bu durumdan haberdar olan Firavun ve askerleri onları izledi. Hz. Musa, Harun ve israiloğulları, denizi geçerek kurtuldular. Firavun ve askerleri de denizde boğuldular. İsrailoğulları Tih sahrasına geldiler, Rızık olarak kendilerine kudret helvası, bıldırcın kuşu verildi (el-Bakara, 2/57); onlar itirazlarını sürdürdüler. "Biz bir çeşit-yemeğe dayanamayız. Bizim için Rabbına dua et de bize toprağın bitirdiği sebzeden, acurdan, sarımsaktan, mercimekten ve soğandan çıkarsın" (el-Bakara 2/61) dediler. Musa peygamber, onlara öğütler de bulundu. Tûr dağına çağırıldığında ağabeyi Harun'u kendi yerine vekil bıraktı. İsrailoğulları Mısır'dan çıkarken altınlarını, gümüşlerini de yanlarına almışlardı. Hz. Musa (a.s)'ın Tûr'a gitmesiyle İsrailoğullarının münafıklarından Samiri bu altınları topladı ve bir kapta eriterek bir buzağı yaptı. Gönüllerinde yatan putculuğu bir türlü tepeleyemeyen bu kavim buzağıya tapmaya başladı. Hz. Harun, onlara öğütlerde bulundu. "Ey kavmim! Bununla imtihan edildiniz. Sizin gerçek Rabbiniz Rahman olan Allah'tır. Gelin bana uyun ve emrime itaat edin" (Taha, 20/90) buyurdu. İsrailoğulları, Hz. Harun'u dinlemediler. "Musa, bize dönüp gelinceye kadar, biz o buzağıya tapmaya devam edeceğiz" (Taha, 20/91) dediler. Hz. Musa (a.s), Tûr Dağı'ndan döndüğünde kavminin buzağıya tapmakta olduğunu gördü. Buna çok üzüldü. Ağabeyine kızdı. "Ey Harun! Onların saptıklarını gördüğün zaman bana uymaktan seni alıkoyan nedir? Emrime isyan mı ettin?" (Taha, 20/92-93) dedi. Harun Peygamberin yakasına yapıştı. Harun Peygamber; Hz. Musa'ya İsrailoğullarının kendisini dinlemediğini anlattı. Musa peygamber öfkelendi ve Samiri'yi kovdu. Allahu Teala, Musa (a.s)'ya Harun (a.s)'u vefat ettireceğini, onu dağa getirmesini bildirdi. Musa (a.s), Harun (a.s)'un elinden tutarak dağa çıktılar. Harun (a.s)'un Sibr ve Şibbîr adındaki oğulları da yanlarındaydılar. Dağın üzerinde görülmemiş güzellikte bir ağaç, yapılmış bir ev, evin içinde bir sedir, ve sedirin üstündeki yataktan misk gibi bir koku geliyordu. Hz. Musa ile birlikte Harun yatağın üstüne yattılar. Allahu Teala Harun (a.s)'un ruhunu bu halde iken aldı, sonra ağaç kayboldu, ev ve sedir semaya yükseldi. Hz. Musa, Harun (a.s)'un cenaze namazını orada kılarak onu dağa defnetti. Yahudiler bu dağa Tûr-u Harun adını vermişlerdir (Taberî, Tarih, l, 223). Harun (a.s)'un Tih çölündeki bu dağda vefat ettiğinde yüz on yedi, yüzyirmi veya yediyüzyirmiüç yaşında olduğu söylenir (Yakubî, Tarih, l, 41). Harun Peygamber uzun müddet yaşadı. Musa Peygamberle birlikte kavmine öğütlerde bulundu, kavminin nankörlüklerine göğüs gerdi. Zaman geldi; Rabbine kavuştu, o da ölümü tattı.
 
 
  >
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

HABER VAKTI Ellerimiz ellerinizdedir Efendim.... Bildik ki, siz insanların en lütufkârısınız Bir köleyi, bir çocuğu dahi geri çevirmezdiniz. Birnin elini tuttuğunuzda,, elinizi tutan kimse bırakmadıkça elini bırakmazdınız. Çölün aziz misafiri. Suskunların kutlu sözcüsü. Hüzünlerin sabırlı bekçisi. Teselli yağmuru http://batitrakyam.tr.gg/
  prof.dr cevat aksit
  MEALLI KUAN
  ONBİR AYIN SULTANI
ONBİR AYIN SULTANI

Ayların efendisi…

Rahmet ayı… Bereket ayı… Kur’an ayı…

Susuz toprağın yağmuru beklediği gibi bekliyoruz onbir aydır…

Şimdi ümit zamanı, rahmet zamanı…

Kur’an-ı Kerimin nazil olduğu ay…

“Ramazan ayı ki, Kur’an, insanlara hidayet rehberi, yol gösterici ve doğruyla yanlışı birbirinden ayıran açıklayıcı belgeler olarak o ayda indirilmiştir.”(1)
  radyo risale

Farklı Pencerede Aç
 
Yâ rabbi! Sen benim rabbimsin, ben ise senin kulunum. Sen herseyi Yaraticisin, ben ise yaratilanim. Sen rizik verensin, ben ise rizik alanim. Sen mülkün sahibisin, ben ise kölenim. Sen kuvvet sahibisin, ben ise âciz ve zelîlim. sen zenginsin, ben ise sana muhtacim. Sen ezelî dirisin, ben ise ölüme mahkûmum, sen bakisin, ben ise fânîyim. sen kerem sahibisin, ben ise kötülenmeye lâyigim. Sen iyilik yapansin, ben ise kötülük isleyenim. Sen affedicisin, ben ise günahkârim. Sen büyüksün, ben ise hakirim. Sen kuvvet sahibisin, ben ise zaîfim. sen verensin, ben ise isteyenim. Sen emniyet verensin, ben ise korkanim, Sen cömertsin, ben ise dua edenim.
Ey merhametlilerin en merhametlisi! Rahmetinle benim günahlarimi affet. Suçlarimi bagisla.Amin.
Bugün 24 ziyaretçi (25 klik) kişi burdaydı!
A L L A H H E R S E Y E K A D I R D I R...
--HER GUNE BIR HADIS-- --HER GUNE BIR DUA-- Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol